17 Nisan 2013 Çarşamba

Şikayetçi benlik


İzmirdeyim, Halkapınar aktarma istasyonunda. İzmirli zaten sever toplu taşımayı, metro-İzban ikilisi genişlediler. Talep artıyor. Aktarma istasyonu köprüsü yetersiz kalmış. Sıkışık , merdivende 5 metre kuyruk. Kimse kavga etmiyor, kimse kimseyi ezmiyor. İzmir burası, İstanbul'a benzemez. İnsanlar itmez birbirini. Ama söylenen çok! Nasıl da seviyoruz şikayet etmeyi! Nasıl lezzetli geliyor başkasını kıran kırana eleştirmek!
Bir ohhh diyoruz, tüm dünyaya hırsımız o şikayetle geçiyor. Puff uçuyor. 
Biri köşeden resim çekiyor son model telefonuyla. Bağıra bağıra söyleniyor."Facebook'a koyacağım, İzmir'in çilesi yazacağım" diyor. Eskiden filmlerde bile renk olsun diye konan, her şeyi gazeteye ya da hükumete mektup yazarak şikayet eden işi boş pencere gülü emekli amcalar gibi :)
Facebook bir sosyal mecra. Artık şikayet, protesto gibi şeylerde bir numara. Ben çok anlamam sosyal medya ve toplum ilişkisinin o hassas detaylarını, topluma etkisini. Bi bildiğim Arap baharı. Ama izledikçe insanları korkuyorum . Bilgi kirliliği , dedikodu dolu bu mecrayı çok da ciddiye almaktan kaçınıyorum. 
Sadece Facebook değil tabii, diğer internet iletişim araçları da öyle. Hatta bu yazdığım blog bile, şu an yaptığım bile...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder